17 Eylül Çarşamba günü ABD Merkez Bankası (Fed), dokuz ayın ardından ilk kez faiz indirimine gitti. “Fed”, politika faiz oranlarını kontrol etmesiyle tanınıyor ve bu görevi ABD Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) ile birlikte yürütüyor.
Teorik olarak Fed’in faiz oranlarını belirlerken temel hedefi fiyat istikrarını sağlamak, yani enflasyonla mücadele etmek ve mümkün olduğunca fazla Amerikalının istihdam edilmesini garanti altına almak. Fed yönetimi eylül toplantısında ise neredeyse oybirliğiyle çeyrek puanlık faiz indirimi kararı aldı.
Fed Başkanı Jerome Powell, indirim sonrası yaptığı basın toplantısında faiz politikalarını “ılımlı şekilde kısıtlayıcı” olarak tanımladı. Ancak daha önemlisi, toplantı sonrası açıklanan ve FOMC üyelerinin faizlerin gelecekteki faiz politikası beklentilerini gösteren yeni “noktasal grafik” projeksiyonları, ek indirimlerin yolda olduğuna işaret etti. Bu indirimler muhtemelen ekim ve aralık aylarındaki toplantılarda gündeme gelebilir.
Powell ve Fed, ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci döneminde yoğun eleştirilere maruz kalsa da Powell şimdilik Fed’in pragmatik ve tarafsız kalmasına odaklandı. Öte yandan, eylül toplantısındaki tek karşı oy, oylamadan bir gün önce göreve başlayan ve Trump’a bağlılığıyla bilinen yeni Fed üyesi Stephen Miran’dan geldi.
2025’te daha fazla indirimi gelir mi?
Money Digest’in haberine göre ek faiz indirimlerini belirleyecek başlıca unsurlar, zayıf istihdam ve tarifelerle bağlantılı fiyat artışları olacak. Trump’ın “Büyük ve Güzel” yasaları sayesinde savunma ve yasa dışı güçle mücadele gibi alanlarda işe alımların artması muhtemel olsa da bunun toplam istihdamı ne ölçüde etkileyeceğini söylemek zor. ABD Çalışma İstatistikleri Bürosu verilerine göre, Ağustos 2025’te istihdam durakladı ve haziran ayına kıyasla 13 bin iş kaybı yaşandı. Bu rakam Aralık 2020’den bu yana görülen en yüksek kayıp oldu. Ayrıca tarifeler nedeniyle yükselen enflasyon ve Çin ile süren ticaret görüşmelerine rağmen uygulamada olan yüksek fiyatlar, işe alımları daha da azaltabilir. İstihdamdaki düşüş, Amerikalıların harcama gücünü zayıflatabilir ve Fed’i ek faiz indirimlerine zorlayabilir.
Bazı ekonomi danışmanları, ekim ve aralık toplantılarında çeyrek puanlık iki indirim daha öngörüyor. Diğerleri ise yalnızca ekimde indirim yapılacağı, aralıkta ise ara verileceği görüşünde.
Trump döneminde Fed’in belirsiz geleceği
ABD’de para ve kredi maliyetini belirlemek siyasi bir gündemin değil, ulusal çıkarların konusu olarak görülüyor. Ancak Fed faiz kararlarını dikkatli ve aşamalı biçimde ayarlasa da kurumun bağımsızlığı konusunda sorunlar yaşanıyor. Powell ve Fed, Trump’ın ikinci döneminde sık sık ABD Başkanı’nın sözlü saldırılarına maruz kaldı. Bu saldırıların ana nedeni, Fed’in ABD Başkanı’ndan bağımsız hareket etmesiydi. Trump’ın destekçisi Stephan Miran’ın Fed yönetim kuruluna katılması ise gelecekte alınacak kararların seyrini değiştirebilir.
Fed’in 100 yılı aşkın tarihinde hiçbir başkan, bir Fed guvernörünü görevden almaya çalışmamıştı. Ancak Trump, mevcut Fed guvernörü Lisa Cook’u görevden almayı agresif biçimde talep etti fakat 25 Eylül itibarıyla bu talep hukuken reddedildi. Trump’ın Fed ile arasındaki mücadele, ABD Başkanı’nın yetkilerini genişleterek siyasi gücünü artırma girişimi olarak değerlendirilebilir.
Miran gibi bir destekçinin Fed yönetiminde oy hakkına sahip olması, Fed’in işleyişini kökten değiştirebilir ve faiz indirimleri ile ABD ekonomisinin geneli üzerinde şaşırtıcı sonuçlar doğurabilir. Bununla birlikte, tarifeler ve fiyatlara etkisi konusundaki belirsizlikler işgücü piyasasını yavaşlatabilir ve Fed’i bir kez daha hem ABD’nin hem de küresel ekonominin ilgi odağı haline getirebilir.
